17 Aralık 2010 Cuma

Dinamo Kiev eşleşmesi üzerine: KÖTÜNÜN İYİSİ



1986-87 Şampiyon Kulüpler Kupası çeyrek finalinde Beşiktaş – Dinamo Kiev ile eşleştiğinde, tüm gazetelerimiz “Eyvah, 2000’li yılların takımıyla eşleştik!” manşetleri atmıştı. Hiç unutmam, unutamam o günleri çünkü babam şu anda bu satırları yazdığım yaştayken ağır bir kalp ameliyatı olmuş, hastaneden çıkar çıkmaz da (ki doktoru dinlemeyip maçı izlemek için 3 gün erken çıkmış, kar yüzünden maç ertelenince de geri dönmemişti!) eve maçı izlemeye gelmişti!

2000’ler geldiğinde ise Dinamo değil o yere göğe sığdırılamayan “21. yüzyıl takımı” gücünde olmak, 1987’de SSCB Milli Takımı’nın nüvesi olan takımın yarı gücünde bile değildi.
Yine de dünya futbol tarihinde daha menajerlik oyunları icat edilmeden yıllar önce, bilgisayarları taktik geliştirme bağlamında ilk kullanan teknik adam olan Valery Lobanovsky yeni bir jenerasyon inşa etmiş Sovyetlerin küllerinden yola çıkarak yeni bir Ukrayna futbol devriminin tohumlarını atıyordu.

Schevchenko, Rebrov’la beraber o takımın en parlak genç yeteneğiydi. 2010-11 model Dinamo Kiev’in ise en tecrübeli yıldızı ve takımın abisi yeni yıldızları Milevskiy’in arkasında yardımcı forvet olarak oynayan Schevchenko’dan başkası değil. Artık sadece stadının adı Lobanovsky olan Dinamo bir önceki sefer 2002-03’te Beşiktaş’la eşleştiğinde bir Schevchenko’su dahi yoktu. Şimdilerde de bu satırların yazıldığı anda değil bir Lobanovsky ustası, sürekli bir teknik direktörü bile yok.
2010-11 model Dinamo’yu geçici olarak Arsenal’in eski yıldızı Oleg Luzhny çalıştırıyor. Ancak Lucescu usta ile Dinamo’nun başaramadığını başarıp İstanbul’daki tarihin son UEFA Kupası finalinde şampiyon olmayı başaran Shakhtar, her geçen yıl Dinamo’nun Ukrayna futbolu üzerindeki hegemonyasını daha da fazla sarsamaya devam ediyor.

Kısacası 2010-11 model Dinamo’yu kurada çekmek kötünün iyisi misali.
Bir zamanlar Dinamo Kiev, Anadolu'ya maça geldiğinde hasta Beşiktaşlı oyuncu abimiz, süper insan Erkan Can ve abileri isminden etkilenerek Dinamo Mesken isimli bir ilçe takımı bile kurmuşlardı, nereden nereye...
Hayat devam ediyor işte! İnşallah yıllar sonra ilk kez bir ilkbahar sabahı UEFA heyecanıyla uyanmakla yetinmez ilkbahar boyunca Dublin'deki finale kadar her sabah aynı heyecanla uyanır güne başlarız!

1 yorum:

turhanatakan dedi ki...

militunovic vardı beşiktaş'ın başında (bora değil de abisi milos) o sezon, hatırladığım belki de ilk avrupa kupası maçıydı türk takımlarının. bir önceki sezon ablam zorla beşiktaşlı yapmaya çalışmış ama galatasaraylı olmuştum. yine de 5-0lık yenilgiyi, yenilen gollerde kameranın militunovici göstermesini dün gibi hatırlıyorum (dün yediğimiz yemeği hatırlamazken çoğu gün).

o dinamo kiev (ben 6 yaşında farkında olmasam da) müthiş sscb kadrosunun nerdeyse tamamıydı. benim için o sezonun ilginç bir ayrıntısı ise ismini ilk duyduğum yabancı takımlar olan real ve bayern'den ikincisini finalde yenen portonun bilinçaltıma işlendiği yıl olmasıydı. sonrasında 90larda iyice artan bir ikinci takımım oluyordu porto.