8 Ağustos 2009 Cumartesi

İLHAN MANSIZ'IN, FEYYAZ UÇAR'IN OLMADIĞI YERDE NOBRE'YE SANTRFOR DENİR!


Sağolsun, ligin açılış maçı için bir futbolcu kardeşim üç tane bilet yollamış; ama en son Olimpiyat Stadı'nda 2005'teki İstanbul masalı Liverpool-Milan maçına gitmiş bir futbol aşığı olarak gidişi, etrafı ve atmosferiyle bana askerlik yaptığım Bingöl'ün ıssız dağlarını hatırlatan bu Türk işi endüstriyel futbol çöplüğüne hiç tekrar gidesim yoktu. Hem de kazık bilet fiyatları yüzünden takımını izleyemeyen binlerce insanı düşününce, en iyisi biletleri Lig Radyo'daki Total Futbol programımda dinleyicilere vereyim, ülkemizdeki çarpık sosyo-ekonomik düzene karşı makro bir isyan başlatamamış olmanın üzüntüsünü yaşasam da mikro da olsa bir karşı duruşum olsun dedim. Ne de olsa onlar askerliklerini Bingöl'de yapmamışlardı ve nereye olursa olsun tek sevdikleri, kendilerinden bile çok sevdikleri takımı izlemek benim değil asıl onların hakkıydı!
Maça gitmeyince de bari Çarşı'da izleyeyim dedim. İzlediğim yerde her yer siyah-beyazdı sözde ama hesap yazma ödeme safhasında garsonlar Rangers, biz taraftarlar Celtic'tik! Hayır, yani tek bir masa dahi itiraz etmeden ödemez mi? Tabii, karşındakiler "İçirdik bu salakları, 22 adam aptalca bir topun peşinde koştururken bu salaklar da önlerine ne koysak yiyip içiyorlar farkına varmadan, asıl kazanan benim hesapta geçirirken" edasıyla takılırsa ne maçın ne oyunun bir tadı kalır, o ayrı!
Bir daha gidip orada izleyen Nobre olsun inşallah dedim çıkarken, bir de o abartılı hesabı yazanlar Emre Belözoğlu ile Sabri'nin ikili mücadelesinin ortasına düşsün inşallah dedim birkaç kez!

Bir kere seremonide her iki takımın beraber taşıdıkları pankart süperdi. Pandaların tamamını dünyadaki birçok insandan daha çok seviyorum, daha önce söylemiş miydim, bilmiyorum! Kimseye en ufak bir zararları olmadığı gibi birçok şeyi aşmış canlılar... Ama tabii sezonun ilk maçının ilk görüntüsünde Nobre'yi görmek hiç de hayra alamet değildi orası kesin! Neyse ki yanımda kız arkadaşım vardı, o dengeledi Nobre'yi maç öncesi 'demeçleri'yle: "Ali, maç 180 dakikaydı değil mi?"
Evet bebeğim, zaman görecelidir cidden, mesela 2000'deki 3-0'lık Beşiktaş - Barcelona maçı 180 dakikaydı cidden, Bingöl'de askerliğin her günü 1 yıldı, Liverpool-Milan maçı 1800 dakikaydı hatta izlemesini bilene! O maçın devre arasında ne demişti Sinyor Terimoni: "3-0'dan hiçbir İtalyan takımı maç vermez, hele 'bizim' Milan hiç vermez" Teknik direktör milleti böyle biraz, sürekli bizi ters köşeye yatırma eğilimindeler, herhalde teknik direktörün etkisi en fazla %10'dur diyenlere inat. Ama en büyük inat Mustafa Denizli'ninki, ben hayatımda izleyenleri bu kadar ters köşeye yatıran bir hoca daha görmedim, görmeyeceğim de... Kağıdın üstünü tam 5 kez karalayıp yeniden çizip tekrar tekrar Beşiktaş'ın ne oynadığını analiz etmeye çalışmışım, nafile... Yusuf sol açık başladı, Tello 10 numara, Holosko bence takımın hücumdaki en iyisiydi ama nedense oyundan çıkan da o oldu! Ne de olsa günümüz futbolunda 5 geçer akçe sistem var: 4-4-2, 4-3-3, 4-5-1, 4-1-4-1 bir de sadece Mustafa hocanın kendisinin ne olduğunu bildiği Mustafa Denizli Formasyonu!


O formasyonda dün gece Nobre tek başına santrfordu. Düşünüyorum da zamanında Rıza Çalımbay hoca, Beşiktaş'ı çalıştırırken Nobre'nin Brezilya pasaportu taşımayan versiyonu olan Veysel'i ileride tek başına santrfor oynatsa bugünkü gazetelerde eleştiri kılığına bürünmüş ne hakaretler yazılırdı, bir düşünün! Ben de Mustafa Denizli'nin o güneş gibi pırıl pırıl kişiliğine saygımdan hürmetimden, bir ara ekrana değil maçı izlediğim yerdeki duvardaki Feyyaz Uçar fotoğraflarına baktım iç geçirerek. Kız arkadaşım "Ama sen maçı izlemiyorsun ki" diye dürttü beni, "Hayır dedim ben içimde hiç bitmeyen bir maçı izliyorum, 1990'lı yılların başındayım, Rıza Çalımbay sağ kanattan ortalıyor, masada muz diye duran hal çakması o hormonlu meyva halt etmiş Rıza Abi'nin ortasının yanında! Sonra Ali Gültiken ön direğe gidiyor altyapıda Serpil Hamdi Tüzün hocasından en güzel öğrendiği şekilde kolektif hücum taktiği uyarınca ve top yine Feyyaz Abi'nin ayağında: Benim sana dokunduğum gibi dokunuyor topa, bilekleri, ayağının içleri mıknatısın bir kutbu, top da diğer kutbu... Eğer Feyyaz Abi'yi sen de izlemiş olsaydın bir kere bile, dönüp bakasın gelmezdi o ekrana"
Bu arada içimde bir umut beliriyor ekrana meslek icabı mecburen dönünce: Dakika 8 Bobo, Nihat ve Uğur İnceman ısınmaya başlıyor. Bobo'nun yüzünde Türk pasaportu almamış olmanın pişmanlığı, Nihat ustanın 8 yıl sonra ilk lig maçı ama yedek 10 numara olarak! Zaman çok hızlı akıyor cidden, 8 yıl önce La Liga'da gol krallığına oynayan Beşiktaş altyapısının son medar-ı iftiharı bu maçta sol kanatta çürüyüp giden asıl 10 numara Yusuf'un yedeği! Bir an düşünüyorum da Uğur İnceman'ın da Türk pasaportu var, belki son 1.5 yılda onu santrfor denesek bu yaştan sonra Nobre'den daha mı kötü olurdu? Olmaz olmaz demeyin, Mustafa hoca bu, her an her şeyi yapabilir, tarihe dönüp bakınca da genelde kazanan hep o olur! O zaman icabında Uğur'dan santrfor bile olur, Nobre'den olduktan sonra!
Sonra aniden yine sadece Mustafa Denizli formasyonunda olabilecek bir şey gerçekleşiyor. Maçı izlediğim meyhanede tam da herkes "Bu adam çok düz, Ernst'le alakası yok, Cisse daha iyiydi" derken Fink bir anda jenerik bir gol atıyor! Nobre hayatında antrenmanda bile öyle bir gol atmış mıdır diye soruyorum kendi kendime, sonra aklıma bir antrenmanda dripling çalışmasında önündeki kukuletalara bile çalım atamayıp topu kaybettiği görüntü aklıma geliveriyor. Sahi, günümüz futbolunda uzaktan şut atamayan, adam eksiltemeyen kaç santrfor kalmıştır ki? Coventry'li Leon Best? Leeds'li Lucciano Becchio? Vennegoor of Hesselink? Hepsinin de var bir kaç çalımı, uzaktan şutla golü. Ya Batuhan? Yazık aslanım sana, ben Batuhan kadar yetenekli olsam ve yerime Nobre'yi oynatsalar, bir de üzerine yıllık 2.2 milyon dolar verseler o Nobre'ye, Batuhan ne ki ben George Best ÇARPI Gascoigne ÇARPI Paul Merson olurum be, yazık değil mi hayatı boyunca babası olacak adamdan bir kez bile sevgi görmemiş 18 yaşındaki çocuğa!
Golden sonra faşist sigara yasağı nedeniyle rakı sofrasından kalkıp dışarı sigara içmeye çıkıyoruz... Bir de küllük getiriyor garsonlar, neymiş efendim dışarıda yere atarsak orada bekleyen belediye görevlisi varmış, ceza yazarmış sonra bana! Yere bakıyorum, sigara izmariti yerlerdeki pisliklerin yanında çiçek kadar zararsız hem çevreye hem insanlığa ama yok AB standartarları ya işte. Bir an diyorum ki yere atma git o görevlinin kafasında söndür direk ama yazık adama ne de olsa bu kadar kötü yönetilen bir ülkede üç beş kuruş için herkes eğlenirken çalışmak zorunda olan bir emekçi o da! Gidip o sigarayı AB standartlarına uygun bir sosyal adalet düzeni getirmek yerine yasaklarını getiren o ikiyüzlü kafaların üstüne basamıyorsam, paşa paşa dışarıda içip küllüğe atacağım!
İçeri döner dönmez İbrahim Akın, hafta içi Moskova'da coşan Samaras'a kramponunu ters giydirircesine bir futbol bienali sergiliyor. Bu çocuğu neden yolladılar Beşiktaş'tan: At yarışı, kumar, düzensiz davranışlar. Öyle mi? İlk geldiği zaman Gaziantep maçındaki muhteşem performansı sonrası konuşmalarını hatırlıyorum bir anda: "Annemle yaşayacağım ben..." Saha içi ve dışındaki ne kadar umutlandırmıştı bizi... Tabii Sinan Engin'in menajer olmadığı ideal bir dünyada mümkündü o umutların yeşermesi, gerçeğe dönüşmesi, hayallerimizin iktidar olması!
Sonrası mı? Bir ekrana, bir Feyyaz Abi'nin duvardaki resmine bakıyorum. Top ne kadar yakışıyor ayağına, sonra nasıl Nobre'yi izlerim ki... Nihat, Bobo ve 77 dakika ısındıktan sonra 5 dakika oynamak için Uğur giriyorlar oyuna, forvet hattında değişmeyen tek şey Nobre'nin İBB lehine varlığı... Abdullah Avcı bu işi iyi biliyor, iki stoper ki Gökhan Süzen, İbrahim Akın'ın karşısında Anadol'a dönüşen Ferrari'den çok daha iyi gözüküyor, bir de işte İBB'nin gizli stoperi Marcio Mert Nobre! Hele hele 79. dakikada öyle bir voleşata yapıyor ki santrforumuz kılığındaki rakibin 3. stoperi, Recep Çetin'in günahı neydi allah aşkına? Sahi söylesenize, Recep'in attığı hangi golü unuttunuz? Peki, Nobre'nin attığı hangi golü hatırlıyorsunuz elle attıkları dışında?
Maçtan sonra Atilla Gökçe duayenimiz, canım abimiz "Emeğine ve gayretine saygı duyduğumuz Nobre" yazmış. O ne yazsa ben saygı duyarım o ayrı ama Nobre'ye hiçbir saygım yok. Sadece haftada 90 dakika emek ve gayret sergilemek yılda 2.2 milyon euro kazanan birisi söz konusuysa ne kadar saygı uyandırıcı olabilir ki? Emek ve gayretinden dolayı saygı duyacağım insanlar o maça gelmek, takımlarını izlemek için bizim 4-4-2'nin olduğu Davutpaşa endüstriyel sömürü cehenneminde sabah 7'den akşam 9'a kadar çalışan demir işçisi abilere, ablalara, kardeşlere; tabii ki bir de bu mesleğe hayatını veren Atilla Abi'ye...

Maç bitiminde utanmadan o hesabı getiren adamlara dalmamak için hızla kalkıyorum masadan... Kız arkadaşım son bir yorumla katkıda bulunuyor bana "Ali hani bir Japon kılıklı yakışıklı forveti vardı Beşiktaş'ın... Sonra patenci falan oldu, neydi onun adı?" Tam zamanı diyorum, İlhan Mansız'a mesaj çekiyorum "İlhan Mansız'ın olmadığı yerde Nobre'ye santrfor denir" diye. Cevap gelmiyor ama, herhalde ne demek istediğimi anlamıyor İlhan Mansız; zaten anlasa daha önce anlardı herhalde, iğrenç magazin dünyası lehine kendi kendisinin karikatürüne dönüşmeseydi, zaten dün gece sahada olur bizi ihya ederdi yine... Neyse canı sağolsun, bu kadarı için bile sonsuza kadar teşekkürler kendisine... Zaten bir numaralı siyah beyaz santrfor her zaman Feyyaz Uçar'dır gönlümde... Öyle olmasa zaten "Ben Beşiktaş'ın santrforuysam, Nobre değil" demezdi zaten...

20 yorum:

halil atessönmez dedi ki...

ali abi ne de güzel anlatmışsın..yusuf tan sol açık yaratmaya çalışan,nobre den topu alıp,saklayıp,dönüp vurup gol atmasını bekleyen,takımın en potanssiyel oyuncusu holosko yu ezber yapar gbi ilk çıkarılacak oyuncu gözüyle bakan,2 hafta idmanlı nihat ı 45 dk oyun içine atıp hçbişey yapamamsına sebep olup oyuncunun özgüveninde de eksilere gtmesine sebep olan,bobo yu santra değil de açık ta yusuf un yedeği olarak düşünen hocamızdan ümidimi kaybetmek üzereyim...nobre koşuyor,nobre mücadele ediyor,nobre defansla boğuşuyor banane ya ben gol istiyorum gol...bunları sokaktan irikıyım birini bulup ta pekala yaptırabilirsiniz..oysa elimizde 2009 model bi ibrahimoviç,adebayor,kanu tarzı uzun boylu ayaklarına müthiş hakim bi delikanlı var,,adı üstünde delikanlı yapacaktır bazı hatalar hoş görüp takıma monte etmekte çok da zor bişey değil...yoksa bize yine nouma nın,ilhan ın,feyyaz ın gollerini youtubeden izlemek kalacak..yoksa bu nobre ile olacak iş değil..saygılarımla abi...

scugnizzi dedi ki...

dün akşamki maçın 90 dakikasını izlemedim ama nobre'ye yapılan eleştiriyi genel olarak algıladım. açıkçası nobre'nin bu kadar ağır bir eleştiriyi hakettiğini düşünmüyorum. tabii herkesin kendi düşüncesi, zaten ben de nobre süperstardır falan demiyorum ama genele bakıldığında nobre kendisinden istenileni veriyor. aldığı paraya gelince fink de 1.5 milyon euro alıyor.

sporsever dedi ki...

İnan ki Nobre'ye kızamıyorum. Adamın elinden gelen bu. Sahada yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışıyor.
Sonuçta sahaya çıkartıp oynatanlar yedek kulübesinde ve Beşiktaşımıza Nobre'yi layık görenler tribünde.
Ve yine İbrahim Akın'ı ,Batuhan'ı bu takıma kazandırma da insiyatif kullanmayanlar yine tribünde oturuyorlar.
Bu takım Beşiktaş ise biz 90'ların başında ve 2003'lerde başka takımlar seyrettik.
Sevgili Ali Ece, Bir de bu şekilde değerlendir de senin güzel yazılarından bir tane daha okuyalım.

RicardoSomocurcio dedi ki...

Nobre konusuna aynen katılıyorum hatta o meyhanedeki duvara posteri asılacak 1 tane bile topçunun olmayışına üzülüyorum bir Beşiktaş taraftarı olarak.
İbrahin Akın demişken de Sinan Engin'in bizzat harcattığı genç yeteneklerden biri diye düşünüyorum. Bir keresinde sağlam bir kaynak Sinan Engin'in genç topçuları kumara götürdüğünü sonra da baskın yaptırdığını, gece hayatına soktuğunu söylemişti. Kişisel ve aptalca menfaatleri için harcatıyor olsa gerek. Senin deyiminle "Okan Koç kafadan sakattı" o ayrı :)
Sinan Engin'de BJKli ben de, gerçi Abdullah Gül'de ...

moonchile dedi ki...

bingöl iyidir ya ben de orda yaptım askerliği.. her türk gencine tavsiye edilir!

http://sekiznumara.blogspot.com/2009/03/beyaz-kabus.html

Adsız dedi ki...

Kendi blogumuzda da benzer bir yazı yazmıştım. Feyyaz alegorisinde muhteşem bir yazı olmuş sizinkisi. Klavyenize sağlık :)

halk dedi ki...

herşeyi geçtim, kıyısına köşesine geldim maçın, ibrahim akın'ın attığı golü izliyorum kafamda, artistikten öte, artistiken ziyade bir artistik gol.

ismail köybaşı'nın henüz bitmiş bir şey yok deyişi de aklıma geliyor maç çıkışında, masum çocuk ismail ve hemen maç sonrası futbolcu demeçleri çipini yerleştirmiş kafaya ve evet ismail, henüz bitmiş bir şey yok.

ligin başındaki klasik orta seviye takım patlamalarını yaşıyoruz, geçen sezon bu patlamalar epey uzun sürmüş olsa da, murat menteş abi diyor ki:patlamalar kısa sürer, süpermen!

Adsız dedi ki...

İbb maçının bjk adına en iyi oyuncusu Nobreydi.O kadar uzun boylu defans arasından bütün topları indirdi.Bobo bir hiçtir

stalker dedi ki...

finkin aldığı para 1.2 milyon euro, yanlışlık olmasın. nobreyle neyi kıyaslanıyor onu da anlamadım. yıllığı öyle ya da böyle 2.3 milyon euro nobrenin. adam 3 metreden çerçeveyi bulamıyor, bulsa da düzgün vuramıyor, vursa da kalecinin üzerine vuruyor.. bu böyle gidiyor.

maçın ertesi sabahı benzer şeyler yazmıştım; olası rıza-veysel-nobre ilişkisiyle ilgili :) burada da okuyunca çift dikiş oldu.. nobre bjknin kamburlarından biri. tc pasaportunun bize bi faydası yok ama elin yetenek fakiri servet kazanıyor bundan.. batuhana bu kadar şans tanınsa, ymeinle her sene 20 gol atar. nobre gibi 10 gol topçusuna avuç açmak çok koyuyor insana...

Kerem Akbaş dedi ki...

Artık kendimi yok sayıyorum. Ne yazmak geliyor içimden ne de konuşmak. Temelini oturtmadan yaptığın binanın giriş katında bir düğün yaptın geçen sene, ikinci bir düğünü kaldırır mı bu bina emin değilim? Altında kalan çok olur yıkılan molozların. 10,5 numara hasretiyle yanıyor ortalık ama 11 numaramız, 7 numaramız zaten çakma. Zabıta bassın ümraniyeyi "çakma sol açık kullanıyorsunuz" diye ceza yağdırsın, Nobre'ye 2.2 milyon verenler, Feyyaz'ın Nouma'nın formasını pahada ağır yükte hafiflere satanlar, İbrahim Akın'ı Batuhan'ı Serdar Kurtuluş'u harcayanlar "Beşiktaş!a ihanetten" yargılansın.

Eline koluna sağlık bu arada.

Hüseyin A. dedi ki...

Nobre eleştirisine katılamamak mümkün değil. Gödermelerle dolu yine müthiş bir yazı olmuş. Zaten

Ali Ece'nin yarattığı fark futbola hayatı biraz daha fazla ve yerinde koymak ve hayat görüşü hakkına ipuçları vermesi galiba...

Akın'ın golünü de yıllarca hafızamda izleyeceğim.

metafe1903 dedi ki...

Bu gidişle Nobre'den yeni bir Hakan Şükür yaratacağız.O da gol atamadığı zaman " ama hücüm pres yapıyor" hikayesine sarılırlardı.Eh Nobre'de çok koşuyor,gol atmamış kime ne...

Unknown dedi ki...

Sayın Ali Ece dökdütmüşsünüz yine. Valla Nobre'nin bu sezon için anlaşmam ihtimali belirdiğinde bildiğim tüm totemleri yaptım ama gücüm yetmedi, imzalamakla da kalmayıp adama 2.2 milyon para verdik. Geçen de Cem Dizdar önderliğinde bir devrim plşanından bahsetmiştiniz ufak ufak şekillendirsek diyorum. Yoksa bu senden sonra kolay kolay belimiz doğrulamıyacak. Bir de Yıldıray gelirse.....

Unknown dedi ki...

Sayın Ali Ece dökdütmüşsünüz yine. Valla Nobre'nin bu sezon için anlaşmam ihtimali belirdiğinde bildiğim tüm totemleri yaptım ama gücüm yetmedi, imzalamakla da kalmayıp adama 2.2 milyon para verdik. Geçen de Cem Dizdar önderliğinde bir devrim plşanından bahsetmiştiniz ufak ufak şekillendirsek diyorum. Yoksa bu senden sonra kolay kolay belimiz doğrulamıyacak. Bir de Yıldıray gelirse.....

wonderkid dedi ki...

Beşiktaşlı olmak çok zor olsa gerek..Bütün Beşiktaşlıları takdir etmek gerekir cidden,senelerden beri kötü yöneticiler,yanlış transferler vs vs...

shenem dedi ki...

kızmayın Nobre'ye kızmayın. bu yazını çok beğendim:)

Erdela dedi ki...

Nobre'nin geçen sene Kocaeli'ne uzaktan attığı gol ne çabuk unutulmuş.
Her oyuncunun işlevi ve faydaları farklıdır. Nobre de çift santrafor oynaması durumunda çok faydalı olur, onu bu duruma düşürenleri eleştirmek lazım.
PS.
Best*Gascoine*Merson = 0 çünkü açılımı 10*8*0 olur.

Protanopia dedi ki...

Ben zaten bu zamana kadar hiç anlamamıştım bu Nobre'nin bu kadar üst düzey futbolda gezmesini. Üstelik bu kadar da az eleştirilmesini. Aynı fikre sahip birini görmek oldukça memnun etti beni.

Adsız dedi ki...

Valla çok doğru bir yazı ve harika bi başlık Ali ECE.Futbolu futbol yapan değerlerden çok uzak bir altıpas golcüsüne doksan dakika tahammül etmek zor biz Beşiktaşlılar için.Adam dün gece de yine delirtti bizi.Az önce TV de Total Futbolda da arada bol bol geçirdin lafları:).Rahmetli Vedat Okyar demişti bir keresinde:Nobrenin kucağına topu verseniz karşı kaleye götüremez diye.Ne kadar doğru demiş

rasheedrec dedi ki...

An itibariyle vardığım yargı: Nobre ya ön libero ya da stoper oynamalı.. (Gençlerbirliği beraberliği sendromu)