16 Haziran 2012 Cumartesi

FUTBOL DNA’SI ve İNGİLTERE

Hodgson, İngiliz futbolundan çok İsveç futbolunun gelişimine katkıda bulunmuş bir isim. 29 yaşında Halmstad gibi o dönemin İsveç Ligi’nde Gençlerbirliği ayarında olan bir takımla kariyerine şampiyonlukla başladı. Elindeki futbolcuların bireysel yeteneklerinden daha yetenekli takımlar inşa etmeyi başardı. Ancak daha yetenekli oyuncularla çalışınca, şampiyonluğa oynadığı dönemlerin Blackburn’ü ve Liverpool’daki acı sezonunda olduğu gibi kariyerinde soru işaretlerine sebep oldu.

Küme düşmesi beklenen Halmstad’ı 52 yıl sonra ilk kez şampiyonluğa taşırken, İngiltere’nin en çok şampiyon olan 2. takımı Liverpool’u da 52 yıl sonra ilk kez küme düşme hattına kadar geriletti. Milli takımlar seviyesinde ise özellikle İsviçre döneminde daha önce elemelerde figürandan hallice olan bir ülkeyi FIFA sıralamasında 3. sıraya kadar taşıyarak ses getirdi. Yine de asıl başarısı Malmö’yü üst üste 5 yıl İsveç şampiyonu yapmasıydı. İsveç 1994’te Dünya Kupası 3.sü olurken takımın başında Hodgson olmasa da sahada onun bir araya getirdiği Malmö takımının iskeleti üzerine kurulu harika bir takım vardı!

Yani Hodgson İsveç futbolunu en iyi bilen İngiliz! Bu maç öncesinde kalesinde gördüğü son 8 golün 7’sini kafa gollerinden yiyen İsveç karşısında kafa toplarının efendisi Carroll ile başlamak çok iyi bir fikirdi. Pratikte de olabilecek en güzel sonucu verdi. İngiltere’nin büyük turnuvalarda attığı son 5 golün 4’ünde ya ortayı yapan ya da golü atan Gerrard’ın Carroll’a yaptığı asist de kafa vuruşu kadar harikaydı.
WALCOTT > MILNER
Ancak İngiltere sadece hava toplarında zafiyeti olan İsveç’e karşı değil rakip kim olursa olsun kendisi gibi oynamalı, futbol DNA’sını (ortalar, hızlı kanat akınları, hava topları ve pres) inkâr etmemeli. Bunu da pratikte 90 dakikaya yaymalı. Dün geceki gibi öne geçer geçmez defansa çekilip armasındaki “3 Aslanlar”dan “3 Kediler”e dönüşmemeli. Buna da ilk olarak Milner yerine Walcott gibi ofansif patlayıcı gücüyle fark yaratan oyunculara sürekli şans vererek başlamalı. Tarih boyunca ne İngiltere Milli Takımı, ne de Hodgson öne geçince geri çekilerek hayal edilen başarılara ulaşamadı. Çünkü hiçbir zaman Chelsea’deki gibi bir Drogba’sı veya Ramires’i olmadı! Tam aksine, en iyi savunma yaptığı anlar aslında en çok hücum ettiği anlardı!

3 yorum:

Unknown dedi ki...

Ali abi yazını ilk akşam'da okuduğumda ingiltere hakkında olan düşüncelerimin bi kısmını görmek hoşuma gitti.Bu yüzden teşekkür ederim abi.İngiltere'yi son hazırlık maçında izlediğimde gördüğüm sistem beni hayal kırıklığına uğratmıştı.ancak sana tek bi şey soruyorum abi hollandanında artık çıkmasının zor olduğu bu turnuvada roy hodsgon'a rağmen ingilizler artık milli takımında büyük kaptanı gerrard için bu kupayı alabilirler mi? artık kaptanın malesef bu son avrupa şampiyonasında onu zidane beckenbauer gibi efsane yapabilirler mi? (bana kalsa 2005'ten beri efsane ama malum maradona pele göklere çıkarılırken cruyff'un onların gölgelerinde kalmasının nedeni) bide avrupa şampiyonası bi dünya kupası değil ama ingilterenin tarihinde başaramadığı bi olay bu yüzden çok önemli .

Adsız dedi ki...

Güzel Paylaşım, Teşekkürler. Command & Conquer Türkiye

Adsız dedi ki...

türkiye de futbolcu yetiştirip diğer rakiplerine kaptıran şenol hocam da büyledir biraz bütün insan futbolcu yaratan değerli futbol adamlarının kaderi mi bu?bielsa hocaların hocası bielsa'nın atleticobilboa'dan bir avrupa finalisti çıkarmasına ne buyurulur?