
Yılın en çok para harcayan takımı olan Real Madrid belki tek bir kupa dahi alamadı ama bizim Türkiye'nin hovarda büyüklerinden farklı olarak paranın bir kısmını saha zeminine ayırmayı akıl etmiş en azından! Muhteşem bir zemin, iki süper taktisyenin satrançvari kapışmasına sahne oldu.
Bir tarafta adını ilk kez 1990'lar Barcelona'sının tercümanı olarak duyduğumuz Jose Mourinho, diğer tarafta 1990'ların sonunda Cruyff sonrası Barcelona'nın küllerinden doğmasını sağlayan Luis Van Gaal usta. Kağıt üstünde Katenacyo, Total Futbol'a karşı... Ama aslında mesele bambaşka: Jose Mourinho, Kemal Sunal'ın efsanevi filmi 'Kapıcılar Kralı'ndaki Seyit karakteri gibi... Bir zamanlar sadece sözlerini bir dilden diğer dile çevirdiği teknik adamların maaşlarıyla karşılaştırınca bizdeki madenci maaşları kadar kalan tercüman maaşıyla futbol hayatına atılan bir Portekizli... Seyit misali yavaş yavaş ama sağlam adımlarla ilerliyor, önce 2003'te UEFA Kupası'nı alıyor, sonra 2004'te yine Porto'yla Şampiyonlar Ligi'ni... 6 yıl gibi göreceli kısa bir süre sonra da Inter'in yıllar süren Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu hasretini bitiriyor.

Mourinho, bir zamanlar kapıcısı misali olduğu 'Avrupa futbol gökdeleni'nin artık tek sahibi... Hatta bir dahaki sezon da Real Madrid'e gideceğini düşünürsek, karşı sokaktaki tüm gökdelenleri de almaya yeminli gibi!

Düşünüyorum da mesela Fenerbahçe'deki Portekizce ustası Samet ya da Trabzonspor'un süper tercümanı Halil bir gün Mourinho olabilirler mi? Keşke olabilseler, bence her ikisinin de 'Hayret, Barcelona 25 metrede oynuyor' diyen sözde futbol alimlerinden çok daha fazla şansları var... Yolları açık olsun!