Prekazi ile Lig TV koridorlarında rastlaştım. Cep telefonumdaki Dalglish resmini görünce anlatmaya başladı, doyamadım… Yine gel, hatta hiç gitme Cevat usta!
Önce kendi cep telefonundaki Liverpool armasını gösterdi büyük usta. Fiziği, hayat doluluğuyla sanki daha dün Monaco’ya o golü atmış; Hoddle’a kramponunu, Wenger’e gözlüğünü ters giydirmiş gibiydi… Sonra cep telefonu çaldı Cevat ustanın ama üzerinde Liverpool arması olan değil, haritada dağılmış ama Prekazi’nin gönlünden asla silinmemiş anavatanı Yugoslavya’nın Atatürk’ü Tito’nun portresinin olduğu telefonu çaldı. Cevat usta bizden nazikçe özür dileyip telefonunu açmadan önce çalan melodisine eşlik etti: “Yaşasın Tito ve halkların kardeşliği…” Sonra da telefonu kısa kesip anlatmaya başladı…
“Liverpool şahanedir, futbol sınırlarının ötesinde bir yaşam biçiminin, hayat felsefesinin futbol forması giymiş halidir… Buradan beraber atlayıp gemiyle Liverpool’a gitsek ‘Siz de kimsiniz, neden geldiniz, nerelisiniz?’ demezler, gönlümüzün pasaportuna bakıp içeri buyur ederler. Liverpool’lu, İngiliz falan değildir! Tıpkı Saraybosnalıların önce Saraybosnalı sonra Boşnak, Sırp ya da Hırvat olmaları gibi, tıpkı Split’lilerin önce Dalmaçyalı sonra Split’li sonra Hırvat olmaları gibi Liverpool’lular da önce Liverpool’ludur, İngiliz, İskoç ya da İrlandalı olmadan önce. Biliyor musunuz, Liverpool ilk maçında 11 İskoç futbolcu ile sahaya çıkmış. Bir zamanlar Partizan da Liverpool gibi bir takımdı, mesela bizim Abdullah Gegiç, Miloş Milutinoviç, Fahrettin Yusufi, (gelmiş geçmiş en şahane hoca) Ivıca Osim gibi insanoğlu insan adamlar hep Partizan’la özdeşleşmişti. Sonra Partizan’ı da Kızılyıldız gibi faşistler işgal etti. Eskiden Kızılyıldız’lılar, akılları sıra Partizanlı’ları ‘Türk, Müslüman, komünist’ diye aşağılarlardı. Galatasaray da beni Partizan’dan sonra o zaman Dalmaçya’nın Partizan’ı misali olan Hajduk Split’te oynarken keşfetmişti. Tottenham’la yarı final oynuyorduk. Ben o maçta hem Split hem de Liverpool aşkıyla oynuyordum, herhalde ondan o kadar iyi oynamışım da gözlerine çarpmışım.”“Artık Sırp faşistlerinin takımı olan Kızılyıldız’lıların Partizan’ı sevmediği gibi diğer İngilizlerin bazıları da Liverpool’luları sevmezler. Siyah tenlisi, Çinlisi, kızıl saçlı İskoç-İrlandalısının yan yana oturup ‘Asla Yalnız Yürümeyeceksiniz’ diye şarkılar söylemesine kafası basmaz kafatasçı zihniyetlerin. Sürekli bok atarlar Liverpool’a çünkü Liverpool’da bizim İstanbul ve eski Yugoslavya’daki gibi 70 milletten insan vardır ve hiçbirinin dini-dinsizliği-rengi-ırkı sorun olmaz, birbirinin gözüne batmaz. Britanya’da başka türlü bir Yugoslavya’dır Liverpool şehri.”
“Eski Yugoslavya futbolundaki ne cevherler vardı, rüşvetçi-satılık faşistler iki avuç dolara şereflerini satmasalardı Yugoslavya dağılmazdı. Dağılmamış Yugoslavya’nın futbol takımı da basket takımı da sürekli şampiyon olurdu. Aslında hâlâ ne cevherler var dağılıp unufak olan eski Yugoslavya topraklarında. Daha ne Zlatan İbrahimoviç’ler var bizim oralarda! Mesela Bojan Krkiç’in babasının adı da Bojan Krkiç’ti, o da iyi topçuydu. Bizde aile boyu futbol aşkı vardır. Mesela Saffet “Baba” Susiç’in abisi Susiç’ten bile parlak topçuydu. Bizim oranın George Best’iydi ama içmekten yeteri kadar oynayamadı. Şimdi bir oğlu var aynı amcasıyla babasının kokteyli gibi: Yumuşacık bilekler, sırtında gözü varmış gibi bir pas yeteneği...”
“Mesela Hırvatlar bir ara Almanların gazına gelip komple faşist oldular. Bosna’da yaşanan insanlık dışı trajedide Sırp faşistleri kadar Hırvat faşistleri de suçlu, günahkâr. Neyse sonra Mesiç geldi de düzeldiler. Milli takımın başına da Biliç geçti. Çok kıyak çocuktur Biliç; o da Split’lidir, rock’çıdır, Che’cidir, bizdendir… Antiç dede de güzel adamdır. Var mı ondan başka hem Barcelona, hem Real, hem de Atletico Madrid’i çalıştıran (var ama bu şahane muhabbete gereksiz bilgi limonu sıkmanın hiç lüzumu yok Cevat usta)? Antiç dede İngiltere’de de kraldır. Futbolculuğunda Luton’da efsane olmuştur, gidin Luton Town kulübüne girişte Antiç’in resmi vardır; o kadar sayılır sevilir… Aslında bizim Simoviç de İngiltere ligine gidecekti zamanında, hatta Van Breukelen’in yerine Nottingham Forest’e gidecekti ama iyi ki gidemedi de bizim Galatasaray’a geldi. Dünyanın en güzel ruhlu adamlarındandır Simoviç kardeş. Eskisi kadar görüşemiyoruz ama bazen kendimi gece gece ‘Simo nasıldır, nerededir?’ diye düşünürken buluyorum.”
“Galatasaray armasını neden cep telefonumda duvar resmi yapmıyorum? Benim Galatasaray’a olan aşkım başka türlü bir aşktır. Öyle cep telefonuna falan sığmaz, taşar. Mezara bile sığmaz Galatasaray’a olan aşkım. İnsan aşkına kızar, küser ama asla vazgeçmez; mezarda bile sevmeye devam eder!”
Ne denebilir ki ? Teşekkürler Ali Ece bizle bunu paylaştığın için..
YanıtlaSilAli abi, senin yazdıkların yaşadıklrın olunca, okudukça biz de yaşıyoruz. Şu an da da televizyon yayını üzerinden total futbolu dinliyorum, söylemlerin bizimde yaşamımız oluyor sanki. Şu prekazi olayını öyle bir aktarmışsın ki sanki yarın biri sorsa "aa geçen prekaziyle lig tv koridorund karşılaştım" diye girip anlatacağım neredeyse.. Neyse, koruparkta bir kahve içmişliğimiz var seninle Bursa'da umarım daha da çok görüşürüz. Eskiye nazaran sıklaştı blogların, takipçinim. Devamını bekliyorum
YanıtlaSilellerine saglik prekazi ve liverpool ayrintisina selam cakalim ama liverpool futbol disinda cok sikici sehirdir ya :))
YanıtlaSilabi liverpool iyi de barlar 6'da kapaniyo diyerek bu sig yorumu noktalamak istiyorum
Galatasaray gerçek bir aşktır, aşk!
YanıtlaSilLiverpool Prekazi için tutkuya dönüşmüş, belki anlam verilemeyecek kadar çok şeyi Liverpool üzerinde simgeleştirmiş (anlam verilemeyecek olan bahsettiği yüce insani değerler değil, hepsini Liverpool'la özdeşleştirmesi)...
YanıtlaSilBelli ki Ali Ece için de etkileyici olan, Prekazi'nin bu saf,içten ve tutkulu duyguları dile getiriş heyecanı olmuş...
Çok yakın zaman da Liverpool üzerine http://www.ingenui.blogspot.com da bir yazı yer alacak...
Saygılar...
Güzel bir paylaşım. Bilgi havuzuma yeni detaylar eklediğin için teşekkür ederim.
YanıtlaSilçok güzel bi sohbet olmuş.paylaştığın için teşekkürler ali abi.
YanıtlaSilabi bravo..tebrikler gerçekten. güzel bir sohbet okurken kendimi roportajı gerçekleştirdiğin sırada yanınızda hissettim. saygılarımı sunuyorum.
YanıtlaSil"topun canı vardır.isterse girer, isterse girmez" tümcesini zikretmiş bir adamdan böyle hoş sohbet beklenirdi zaten.
YanıtlaSilHajduk Split demişken Aljoša Asanović'i unutmamak lazım.balkanlarda yetişen en iyi orta saha oyuncularından biridir.kariyerinde 422 maçta attığı 102 gol bir orta saha oyuncusu için hiç de fena sayılmayan bir istatistiktir.
YanıtlaSil